İyileşmek Mümkün Değil!

kalp krizi…

dünyanın en orospu çocuğu hastalığı. kan pompalayan organın kendine kan pompalayamaması. kendine yetememesi. hepimiz gibi. baskalarını mutlu etmeye çalısırken, kendimizi mutlu edemeyişimiz gibi.

ben amına koyayım bu hastalıgın. en fazla ölüm sebebi. insanı en fazla bu hastalık öldürüyor. bu kadar büyük saçmalık olabilir mi ya?

için kan doluyken, kansızlıktan ölüyorsun.

ya da ölmüyorsun. dev bir yara ile yaşıyorsun. çünkü diğer organların aksine kalp hiçbir zaman kendini yenilemiyor. öyle kalıyor o yara.

fibrozis oluyor.

bu ne biliyor musun? o kana ihtiyacı oldugu halde kanı alamayan o yer, o kalbinin, o dokusu ölüyor; koagule oluyor.

yani kuruyup kalıyorsun. bir santim ileride sahip oldugun bütün kan bambaşka yerlere pompalanırken, sen yanıbaşında kuruyup kalıyorsun.

ve orospu çocukları marifetmiş gibi, patlayan bir nükleer reaktörün üstüne dökülen beton gibi, unutabilecekmişsin gibi gelip oraya beton döküyorlar. o betona da fibrozis diyorlar.

bir daha çalışmıyor orası. o beton da hep duruyor orada.

ölene kadar duruyor. hiçbir zaman unutturmuyor kendini. bir ekg çekiyorsun bak orada.

ölüyorsun; bak orada.

ve hiçbir zaman eskisi kadar güzel atmıyor kalbin. hep tasıyor orayı. beton amına koyayım, kalpte betonun ne isi var? kalpte betonun ne isi var! atılmıyor. ve sen kalbinde beton ve diger organlarında bambaska seyler tasıyan siktiğimin organizmasında, beynini mutlu edecek bir şeyler bulmak için çırpınıyorsun. yazı yazıyorsun mesela. internete giriyorsun kafan dagılsın diye. kafan dağılsın diye neler neler yapıyorsun. en sonunda kafan dağılmayınca, dağıtıyorsun o kafayı. bu sefer fiziksel olarak dağıtıyorsun. parçalarını duvardan kazıyorlar o kafanın.

şüpheli ölüm olduğun için otopsiye giriyorsun. kalbini yarıp içine bakan adli tıpçı teybe “geçirilmiş miyokard infarktüsü, 3 x 4 cm nedbe dokusu” diyor. yerine koyuyor kalbini. sanki bir önemi varmış gibi aynı yere koyuyor. bilmiyor ki amına koduğum; bilmiyor ki…